Ana içeriğe atla

Yaylanın Asıl Sahipleri; Yılkı Atları

Burası birbirine kavuşmak için var gücüyle akan mendereslerin, özgürlüğünü yüzyıllarca yaşatan asi yılkı atlarının ve hayata renk katmaktan başka amacı olmayan hayvanların tabiat anası... Burası oksijenin sevgiyle birleştiği, toprağın korkusuzca filizlerini yeşerttiği, insan elinin değmeyi unuttuğu korunmuş bir cennet. Yaz aylarında insanların özüne dönmek için kaçıp geldiği bir yenilenme alanı aslında. Sakin çobanların coşkulu kaval resitalleri engin yaylanın zirvelerinde yankılanıyor. Milyonlarca yıldır dünya için çalışan orman işçisi hayvanların yerleşik olarak yaşadığı yayla. Burası Ordu ve Tokat illeri sınırları içerisinde yer alan Aybastı Perşembe Yaylası...

Kaynak: orduultratrail.com













Tarihler 29.06.2019'u gösteriyordu. 10 gün öncesinden hazırlandığımız, heyecanla beklediğimiz büyük gün gelmişti. Sabahın erken saatlerinde, saatler yediyi gösterdiğinde Ordu'dan hareket etmeye başladık. Kıvrımlı yolları, yemyeşil ağaçları, vadileri ve de uçsuz bucaksız uçurumları büyülenmişçesine izleye izleye 2 saat 45 dakikalık yolculuğun ardından ulaşmıştık saklı cennete... 
Arabadan inip yaylanın oksijen dolu tertemiz havasını içimize çekmeye başladığımızda kendimizden geçmiştik. Etrafı gezmeye devam ettik ve yayla ile ilgili çok güzel detaylar öğrendik. İşte bu detaylar ve başka kaynaklardan edindiğim bilgilerden derlediğim yolculuğa hazır mısınız? 
Ordu'nun Aybastı ilçesine 17 kilometre uzaklıkta bulunan bin 500 rakımlı Perşembe Yaylası, yaz mevsiminde yeşile bürünen doğası ve birbirinden ilginç doğa harikası menderesleri ve yayla gölüyle bizlere farklı güzellikler sunuyordu. 

Kaynak: Aybastı Kaymakamlığı


Kaynak: ntv.com.tr

İlkbaharın gelmesiyle karların erimeye başladığı yaylada, yaz mevsimi doğayı adeta yeniden canlandırıyor. Çimlerle kaplı yaylada yer alan mendereslerin bulunduğu alanlarda otlayan hayvanlar bütün ilgiyi üzerlerine çekmeyi başarıyor.

Kaynak: ntv.com.tr








Türklerin Anadolu'ya gelmesinden itibaren yerleşimin ve yaşamın devam ettiği kabul edilen yayla, girişinde yer alan doğal gölü ve şelalesiyle de ziyaretçilerine farklı alternatifler sunuyor. Turizm merkezi olması nedeniyle yapılaşmanın yasak olduğu yaylaya gelen gezginler, pansiyon ve apart evlerde konaklayabiliyor.

Kaynak: ntv.com.tr

Yayla merkezinde yer alan marketler, alışveriş merkezleri, kasaplar ve restoranlar sayesinde ihtiyaçlarını gidermek isteyen ziyaretçiler, şehir yaşantısını aratmayan imkanlara da sahip oluyor. Özellikle ekmek arası köftesi tadılmaya değer. Tadı hala damağımda.
Yaz mevsiminde geleneksel olarak düzenlenen yağlı güreş şenlikleri, futbol turnuvaları, at ve off-road yarışları ise farklı şehirlerden çok sayıda kişiyi yaylada buluşturuyor.
Perşembe Yaylası'nda yerleşimin Türkler’in Anadolu’ya ayak basmalarından bu yana devam ettiği kabul edilir. Çünkü ünlü Seyyah Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde Perşembe Yaylası’ndan ve Perşembe Panayırı'ndan bahsetmektedir. Aynı şekilde 1876 Trabzon Salnamesi’nde Perşembe Yaylası’ndan ve Perşembe Panayırı'ndan söz edilmektedir. Bu kaynaklara dayanarak Perşembe Yaylası yerleşiminin çok eski tarihlere dayandığını anlayabiliriz.
Bu derlemeden sonra gezimizi anlatmaya kaldığımız yerden devam edelim. O gün Ordu Ultra Trail Maratonu'na yerli yabancı bir çok kentten insan koşmak için gelmişti. Biz de çalıştığımız kuruma sürekli gelen bir grup mülteci çocukla katılım göstermiştik. Maratonu düzenleyen arkadaşım Özcan Çamyar ile birlikte mülteci çocuklar için özel bir maraton koşusu ayarlamıştık. Çocuklar gölün etrafında uzanan toprak yollarda, tertemiz yayla havasını içlerine çekerek koşularını tamamladıktan sonra o günün hatırası olan madalyalarını boyunlarına taktılar.
















Koşunun ardından Karga Tepesi'ne çıkarak doğa harikası yaylayı en zirveden izlemeye devam ettik. Zirveden yaylayı izlemek için aşağıdaki videoya tıklayabilirsiniz.


Çocukların yüzündeki gülümseme olmak, onların mutluluğuyla bir nebze mutlu olmak, saf temiz kalpleriyle sıcacık dokunuşlarıyla hayata tutunabilmek ne güzel bir duygu diyerek çok güzel anılar biriktirdiğimiz gezimize son noktayı koyduk.

KAYNAKLAR

www.ntv.com.tr
tr.wikipedia.org
www.aybasti.gov.tr
orduultratrail.com






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nasıl Gençlerbirlikli oldum?

2016’nın Ekim ayı, Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kütüphanesi’ndeyim. “Çocuk suçluluğu ve suça sürüklenen çocuklar konusunda yapılan çalışmalar ile ilgili literatür incelendiğinde...” cümlesinin altını fosforlu kalemle çizerken sağ üstte Ural NADİR isminin yazılı olduğunu gördüm. Hiç tanımadığım bir isim bu... Ne güzel isim diye iç geçirirken cep telefonuma bir mesaj geldi. Mesaj, o zamanlar Başkent Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü’nden tanıştığım bir arkadaşımdan gelmişti: “Pazartesi günü bizim okulda Dersimiz Mavi At Paneli var.  Şizofreni Dernekleri Federasyonu, Mavi At Kafe ve bizim bölümden konuşmacılar olacak. Gelmek ister misin?” Mesajı cevapsız bırakmayıp 10 Ekim pazartesi günü Başkent Üniversitesi’ne doğru yola koyuldum. Arkadaşım beni karşıladıktan sonra İhsan Doğramacı Konferans Salonu’na geçtik. Panelin başlamasına az bir süre kalmıştı. Arkadaşım beni hocalarıyla tanıştırmak istedi. İletişim Fakültesi’nden Mardinli bir akademisyen, Prof. Dr. Işıl Bulut derken, “Ural hocam

15 SENE ÖNCESİNİ ANIMSAMAK..

100 haneli bir köyde doğdum, büyüdüm. İlkokulun 5. sınıfına kadar sadece üç tane hikaye kitabı okuyabildim. Köyümüzün çocukları kitap nedir bilmezlerdi pek. İmkansızlıklar diyelim, ekonomik sıkıntılar ya da şehre ulaşım sıkıntısı… Ben köyden çıktım, büyüdüm artık istediğim kitaplara ulaşabiliyorum ama o çocukların kaderi hala benimkiyle aynı. Yıllardır düşünüyorum, bu imkansız bir şey değil. O çocuklara bir kütüphane kurmaya söz verdim. Ne kadar bir sürede bunu yapabilirim b ilemiyorum ama sonuç olarak o çocukların yüzü gülecek, belki de daha önce hiç dokunamadığı kitapları ellerine alacak, o kitaplarda yeni karakterlerle tanışacaklar. . . . Bugün de düştük Ankara Altındağ’daki Peçenek Köyü’nün yollarına. 15 sene önce oturduğumuz, üzerine yazılar yazılmış, kalpler çizilmiş o tahta sıraları, masaları, içinde kitap olmayan kitaplıkları, montsuz askılıkları, perdesiz camları, boyasız duvarları hatırladık… Her bir köşede bir anımız vardı sanki. Bugün, 15 sene geriye sarıldı bizim için, 15